Kahvenin önünden geçerken ayağımdan seken çakıl taşları,
kahvenin önündeki masalardan birinde oturan amcanın masasının ayaklarına
çarptı. O bunu fark etmedi bile. Masaya dayadığı kolunun üstüne oturttuğu
kafası aslında orada değil gibiydi. Uyuyordu. Uyumak ne kelime horluyor, değişik
sesler çıkartıyor belli ki rüya görüyordu. Nefesi ağzından çıkarken dudakları
komik şekiller alıyordu. Masalarda pinekleyen diğer amcalar da tıpkı benim gibi
ona gülüyorlardı.
Bu eğlenceli sahneyi geride bırakıp kahveyi geçip bakkala
doğru yürümeye devam ettim. Annem ekmek istemişti ama kendime şeker almadan
çıkamadım bakkaldan. Bakkal amcanın köpeği Leblebi benekleriyle kapının önünde
yatıyordu. Sadece yatmıyor rüyasında gördüğü kim bilir hangi kediyi
kovalıyordu. Ayakları bir yere götürmese de vücudunu, havada koşturuyordu. Nefes
verirken dişlerinin arasından çıkan hırlama hem korkunç hem de komik ve
sevimliydi.
Ekmeklerle birlikte koştum eve. Annemin yemeği çoktan
hazırladığı evdeki hafiflemeye başlamış kokudan belli oluyordu. -Anne?
Seslenmeme cevap alamadığım için evi dolaştım, en son odasına girdiğimde orada
yattığını gördüm. Yüzünün tam karşısına geçtim. Oturdum yere, ellerine yüz
hatlarına baktım, göz kapaklarından çıkan ok gibi ama bir o kadar narin,
ipekten özenle bir bir yapılmış gibi duran kirpiklerini inceledim. Rüyasında
beni mi görüyordu acaba? Neden bu kadar sessiz uyuyordu? Nefesi annemin nefesi
neredeydi? -Anne… -Anne… -Annem!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder