29 Haziran 2018 Cuma

Eğer...


Ayağının biri kenarında oturduğu nehrin içinde. Sırtını doğanın zamanla üst üste biriktirdiği taşlara yaslamış. Saçları esen rüzgârla arkaya doğru savruluyor. Kucağında kitabı var ama aklı kitapta değil. Gözleri, yorgun bir bakışla zihninin nereye kaybolduğunu arıyor. Zihnini çalan hırsızın onu nereye gömdüğünü merak ediyor. Bu kaçıncı kayboluştu, bilmiyor. Bu kaçıncı kendi unutuş, bu kaçıncı aşık oluş?

Üstünde hareket eden bulutların gölgesi vurdukça yüzüne, kalbi de vuruyordu ellerinin içine. Kalbi artık atmak istemiyordu. Karşılık bulamadığı atışların sonunun gelmesini istiyordu. Bu eller alsın onu ve boğsun istiyordu önünde uzanan sularda. Ateşini dindirecek başka ne vardı ki bu hayatta? Başka ne kurtarabilirdi ki onu kaçmaya çalışmaktan?

Çimenlerin üzerinde olan bacağına çıkan bir böcek uyandırdı onu uykusundan. Kucağındaki kitabı okuduğu sayfa açık kalacak şekilde yere bıraktı. Onu bulduklarında neden gittiğini anlatmak istermiş gibi açık sayfalarda altı çizili bir cümle bırakmıştı arkasından: Sevmek bizi ölmeye bu kadar yaklaştırıyorsa ölmek bizi sevilmenin kollarına atmaz mı?

Ayağa kalktı, bulutlara baktı. Bulutlara bakarak uzandı suyun üstüne. Eğer insan ölecekse böyle güzel bir yerde ölmeli diye düşündü. Eğer insan ölecekse, yerini kendi seçmeli…

26 Haziran 2018 Salı

Kovalamaca


13.06.2018

Kaldı…
Belki de ben gitmesini istediğim için kaldı.
Kendimi ondan kurtarmak istediğim için bana yakın oldu.
Onu unutmak istediğim için zihnime yerleşti.
Ben ne istersem tam tersini yaptı.
Üzülmesin istedim,
Ellerimi tutup ağladı,
Saçlarımı okşasın istedim,
Cüzzamlı bir aşıkmışım gibi kaçtı.
Yaralarını sarmak istedim,
Delikler açtı vücuduna.
Sevsin istedim beni,
Geldi alnımın ortasından vurdu.
Ben ne istersem o tam tersini yaptı.
Şimdi de kurtulmuşken onun sevgisinin yükünden,
Gitmesini isterken tenimin kokusundan,
Kaldı.
Beni bir kez daha vurmak için kaldı…

22 Haziran 2018 Cuma

Kabuk Adam - Aslı Erdoğan


Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır.

Kabuk Adam, okurken çok zorlandığım bir kitap oldu. Bu kötü olmasıyla ya da diliyle alakalı değil de bunun sebebi okurken kendimi içerde çok fazla görmemle alakalıydı bence. Kendi acımı gördüm, kendi kırgınlıklarımı, kendi yaşama mücadelemi okudum gibi bir şeydi yani. Hem mutluydum okurken hem korkmuş hem de hırpalanmış, sonunu fark etmeme rağmen merakla ve ümitle okudum. O yüzden bu kitap benim için çok farklı bir yere sahip olacak. Kafamın içinde sürekli göreceğim onu. Şunu da söylemek isterim öyle herkesin de kolay kolay beğeneceği bir kitap olduğunu da düşünmüyorum. Kolay bir kitap değil çünkü Kabuk Adam.

Oysa, katiller de herkes kadar, belki de herkesten daha duyarlı olabilirler ve babaların kızlarını öldürmeleri de görülmemiş bir şey değildir

20 Haziran 2018 Çarşamba

Doğuş



03.03.2018
Tırnaklarımla derimi soyuyorum bu gece.
Altında yatan küfe, böceğe, pisliğe aldırmadan.
Olan biten her şeyi kaldırıyorum yüzümden.
Siliyorum geçmişin çığlıklarını,
O boş araziden üzerime yapışan çamuru,
Düşüncelerimin yığıldığı defteri…
Siliyorum beni yakan her şeyi!
Ağzı kapatılan küçük kızın üzerinden çekiyorum elleri.
O sessiz kaldıkça derime yazılan cümleleri,
Herkes görsün diye asıyorum camımdan.
Damlayan kan acıma ortak olmayanların üzerine,
Damlayan kan, camımdan dünyaya haykırılan bir sızı
 ...
Bu gece ben derimi soydum,
Bu gece ben derimi astım,
Bu gece ben o eli ağzımdan çektim,
Bu gece ben yeniden doğdum.