…insanların kalbinde insancıl
duyguların neden böyle az olduğunu, iyi eğitim almış ve her yerde iyi ve saygın
görülen adamlarda bile nasıl terbiyesizlik ve zalimlik bulunabildiğini
düşünürdü.
*
Kitabı
bitirdikten sonra düşündüğüm ilk şey: Gogol’a
nasıl bu kadar geç başlamayı başarabildim? Tam anlamıyla hayran kaldım Gogol’a. Rus edebiyatının öncülerinden
olduğunu duymuştum. Kitabı okuduktan sonra neden böyle söylendiğini de daha iyi
anladım.
Kitap
üç kısa hikayesini içeriyordu ve üçü de birbirinden güzeldi. Gerçeklik ve
gerçek üstü şeyleri birleştirmedeki yeteneği olağan üstüydü. Burun ve Palto hikayesinde anlattıklar sanki gerçek hayatta her an karşımıza
çıkan, sıradan olaylarmış gibi işleniyordu. Çocuk hikayesi okuyormuşçasına sade
bir dille anlatılıyordu hikayeler buna rağmen anlamasının kolay olduğunu
söyleyemem. Ufak açan, düşünmeye ve altında yatan anlamları görmek için
uğraşmaya sevk eden Gogol, favori
yazarlarımdan biri olmayı başardı tek kalemde bunu söyleyebilirim.
**
Tüm dünyanın bildiği üzere, İngiltere şöyle
bir burnunu çekse Fransa hapşırır.
İlk
hikaye, kitaba da adını veren Bir Delinin
Hatıra Defteri, bir kalem memurunun kısa süreden oluşan günlüğü aslında.
Adamın zamanla delirmesini ve kendini İspanya kralı sanıp tımarhaneye girerken
neler yaşadığı, neler düşündüğünü okuyorsunuz. Köpeklerin konuşuyor olması
normal geliyor size. Ben bir an adamın gerçekten kral olduğunu bile düşündüm,
hiç de deliymiş gibi gelmiyordu bana. Ufak siyaset çarpmaları da barındırıyordu
kitap.
Ayrıca
hikaye tiyatro oyununa çevrilmiş. Türkiye’de de oynanıyor oyun, giden bir
arkadaşım da çok beğendiğini ve kitabı okumak istediğini söylemişti. Eğer bu
tür şeyleri izlemek hoşunuza gidiyorsa ya da yeni şeyler arıyorsanız oyuna da
bir göz atmanızı tavsiye ederim.
***
“Hepimiz Gogol’ un ‘Palto’ sundan
çıktık.” - Dostoyevski
İkici
hikaye olarak Burun çıkıyor
karşımıza. 25 Martta yaşanan çok garip bir olay olarak başlıyor Gogol anlatmaya burnunu kaybeden adamı.
Berberle açıyoruz hikayeyi ve ekmeğinden çıkan burunla. O burun oraya nasıl
gelmiş söylemiyor yazar ama olay örgüsü boyunca o kadar normal bir şey mi gibi
duruyor ki bu. Burnun sahibi Kovaloff, burnu olmadan uyanınca sokağa onu
aramaya çıkıyor ve burnunu bir memur olarak görüyor. Kimsenin dikkatini
çekmiyor sokaklarda bu burun, kimse yadırgamıyor olayları.
Son
hikaye olan Palto’daysa yine bir
kalem memuru olan Akaki Akakieviç’den ve onun paltosundan bahsediliyor. Zar zor
kış için yeni palto diktiren ve doyamadan ondan çalınan palto uğruna hayatına
kaybeden Akaki…
Bu hikayelerin
ikisinde de Rus toplumu eleştirisi gördüm ben aslında. Genel olarak da alt
makam ve üst makam arasındaki farklar, Rusya da işlerin ne kadar çığırından
çıkmış olduğu gösterilmeye çalışılmış belki de. Aynı zamanda Gogol bu hikayeleri anlatırken bir
hikaye nasıl yazılır onu da anlatmış bence.
****
Her
yönüyle mükemmel bir yazar olmayı başarabilmiş bence Gogol, tek kitabıyla bile bunu söyleyebilirim. Ne yazık ki bana, bu
kadar geç tanışmış olmam onunla. Bana yazmak ve düşünebilmek konusunda çok şey
kattığını, katacağını düşünüyorum Gogol’un.
Rus edebiyatının kurucularından görülen, Dostoyevski’nin övdüğü bir yazar
olarak diğer hikayelerini okumayı da dört gözle bekliyorum.
Son
ekleme olarak da diğer yayın evlerine nasıl basılmıştır bilemiyorum ama
İndigo’da bu üç hikaye birlikte yer alıyordu. Hikayelerin birbirleriyle
bağlantı olduğunu düşündüğüm için size de bu şekilde okumanızı tavsiye ederim.
Eğer Tanrı tatile çıkacak olsaydı
yerine kesinlikle Gogol’ u bırakırdı…