22 Ağustos 2021 Pazar

Teoman-Paramparça

 Kalbim çok kırık sevgili okur. Öyle kırık ki yürürken çıkan şıngırdama seslerinden başka şeyleri duymakta zorlanmaya başlandım. İçimdeki hava durumu ılık bir yaz akşamından önce gök gürültülü sağanak yağışa sonra da esen rüzgardan insanı yürütmeyen fırtınalı bir kışa çevrildi. Şuan o fırtınada yönümü şaşmadan, ayaklarım kaymadan yokuş yukarı çıkmaya çalışıyorum. Çantamda da yokuşun tepesinde oturup Japon yapıştırıcısıyla bir araya getireceğim kırıklar var. Bir yandan fırtına dinsin diye dua ederken öbür yandan umarım parçalarımı kaybetmemişimdir diye çantamı kontrol ediyorum. Sanki hiç bitmeyen bir savaş veriyorum ve artık çarpışmaktan kılıcım körelmiş durumda, çaresizim…

Hayat beni olmayı beklemediğim yerlere getirdi. Böyle planlamamıştım, burada olmayı istememiştim, yanımdaki insanların ışınlanmayı keşfedeceğini öngörememiştim, ama oldu. Beklenmeyen gerçekleşti. Şimdi alışmaya çalıştığım bir grup insanla sabah 8’den akşam 6’ya kadar mahsur kaldığım bir işim, bu işle birlikte gelen yorgunluk, uykusuzluk, erkenden uyuya kalmak yüzünden yaşanamayan sosyal hayat, okunamayan kitaplar ve izlenemeyen filmlere sahibim. Hayat tuhaf; ben yorgun ve kalbi kırılmış küçük bir kızım ve artık plan yapmayı bıraktım. Ne zaman plan yapsam yıkıldım, artık sadece önümdeki günle savaşıyorum. Kılıcım körelmiş olabilir, yere yıktığım insanların kılıçlarını çalarım ben de. Savaş ne zaman bitecek diye düşünmüyorum, güneşimi çalanların hatıralarını saklamıyorum, sadece yaşamakla ve o yokuşu tırmanmakla uğraşıyorum. Belki yorgunum, yıkımlarla doluyum ama mutsuz değilim, her zamankinden daha umutluyum.

Sevgili okur, yakın olduğum insanlardan sıkça duyduğum bir cümle var: Sen çok güçlüsün. Büyük ihtimalle sen de kendi çevrenden duyuyorsun bunu. Zorluklarla başa çıkmamız için bizi teselli ederken kullanılan sıradanlaşmış bir cümleydi bu benim için. Şuan bunu yazarken düşündüğüm şeyse evet, ben çok güçlüyüm. Hala buradayım, yüzüm gülüyor, her şeye rağmen keyfim yerinde, aldığım savaş yaralarının izleri beni daha da güzelleştiriyor. Bazı günler diğer insanlara göre biraz fazla ağlıyorum, korkuyorum, hırçınlaşmış ve sinirli oluyorum. Hayatım çıkmaza girmiş ve amaçsızca dolanıyormuşum gibi hissediyorum ama sonra durup gözyaşlarımı siliyorum, omzuma dokunup diyorum ki “Hadi kızım, daha tablolardaki bütün satır aralıklarını eşitlemen lazım.”

24 Şubat 2021 Çarşamba

Lütuf

Yalan! Öldürmeyen acı güçlendirir diyorlar, koca bir yalan: Güçlendirmiyor ama delirtiyor. Deliliğin altından da acıyı hissetmek önemsizleşiyor. Çünkü artık ilgilenmen gereken yeni bir sorun vardır, insanların gözüne hemen çarpan, sen söylemesen de gözbebeklerinden okuyabilecekleri yeni bir ilan. Toplum, normal diye atfedilen insanlar, deliliğin kokusunu alırlar. Söz konusu delilik olunca av köpeklerine dönerler. Normal olan da budur ya hani... Acı çekerken yüzüne bakmayan, görmeyenler, duymayanlar, delirince bok böcekleri gibi kokuyu takip eder bulurlar seni. Sen de budursun zaten onlar için; bir avuç bok. Ve böyle hissetmen için de ellerinden geleni yaparlar. Yazık deliliğin ne büyük lütuf olduğunu anlayamayanlara.

7 Ocak 2021 Perşembe

Kıyamet

Yıkılsa bu dünya

Ve ikimiz sağ kurtulsak

Bütün yaşam izleri silinse birden  topraktan

Sadece sen ve ben

Sadece, senin ve benim, nefeslerimizin sesi yankılansa gök kubbede

Bütün yıldızlar bizim için ışıldasa

Güneş bizim için doğsa her sabah ve batsa her gece

Yıkılsa bu dünya bir sen kalsan ellerimi tutmuş

Ve kalbin bir benim için;

Benim kalbimi attırmak, benim nefesimi kesmek için atsa...