6 Nisan 2018 Cuma

Bol Üç Noktalı



06.04.2018

Sonsuz bir döngüye girmiş gibi hissettiniz mi hiç? Her şey yolunda gidiyor, işleriniz yoluna girmiş, mutlusunuz... Sonra birden, nereden çıktığını anlamadığınız şeyler geliyor kafanıza, vücudunuzun her bir hücresine nüfuz etmeye çalışıyorlar. Onlarla birlikte çöküntü evresi geliyor. Enerjiniz sömürülüyor, ayağınız kayıyor, çıktığınız merdivenlerden paldır küldür yuvarlanmaya başlıyorsunuz, umutsuzluk kuyusunun diplerine doğru.

İşte ben bu aralar o yuvarlanma evresindeyim. Arada tutunacak yer bulduğumda kendimi yavaşlatıyorum, birkaç saniyeliğine mutlu oluyorum sonra gücüm tükeniyor kayıyor elim, düşmeye devam ediyorum. Bütün bu düşme olayının dışında, beni çıkmaya çalıştığım merdivenlerden iten ne onu tam göremiyorum ya da o kadar çok sebep var ki birbirinden ayıramadığım için seçemiyorum. Bir de bu düşüş ve durup kalkabilme olayları çok hızlı şekil değiştiriyorlar. İki gün önce mutluluk sıçarken iki gün sonra depresifliğin dibini görebiliyorum ya da dersten çıkmış eve dans ederek giderken uğradığım markette ağlayabiliyorum. Kısacası benim sorunum ne bilemiyorum. Nasıl çözerim onu da bilmiyorum.

Normal değilsin diyorsanız hiç çekinmeyin bir kere daha söyleyin sonuçta hangimiz normaliz ki? Ben en azından sorunu görüp hakkında konuşarak, bir şekilde, kendimce, savaşıyorum. Ben senin sorunlarını neden okuyayım diyorsanız da, kimsenin okuduğunu düşünmüyorum zaten. Sadece karşımda birisinin var olduğunu düşünüp yazmak daha kolay. Bu da deliliğin başka bir boyutu olabilir.

Yazmak güzel eylem sonuç olarak, aklından tonlarca kelimenin büyük çoğunluğunu ortaya dökmek rahatlatıcı... Kafanın içindeki kan basıncını azaltmak için doktorun kafatasını delmesi gibi bir şey. Yani bir anlığına kendi kendinizi muayene ettiğinizi, teşhisi koyup kafanıza delik açtığınızı ve beyninize uzanan o delikle dünyaya tutunmaya çalıştığınızı düşünün; kulağa yeterince eğlenceli gelmedi mi? Değil zaten.

Yazmak kolay değil, çıkan cümleler ellerinizi keserken yine de anlatmaya çalışmak kolay değil. Anlatacak onca şeyiniz varken üç beş satırla yetinmeye çalışmak kolay değil. Üzülmek kolay değil, yuvarlanmak kolay değil,  yuvarlanırken bir yandan da tutunmaya çalıştığınız anlarda yara alan ellerinizi iyileştirmeye çalışmak kolay değil. Yaşamak kolay değil…

Siz yine de benim bugün burada böyle karamsar cümleler kurduğuma bakmayın. Sayfayı kapattığım an yüzümde kocaman sırıtışla yere yatıp tavanı izlemeye başlayabilirim ya da evin içinde dolanan sineğe takılıp kalabilirim. Hiç olmadı buzdolabının kapağını açar, ne almak istediğimi unutur yarım saat raflara bakarım.

En iyisi mi ben üstümdeki tozları silkeleyip merdiven basamaklarına koşayım. Yolum uzun sonuçta.