30 Ocak 2018 Salı

Antabus - Seray Şahiner


İstanbul benim için, evin penceresinden görünen inşaat manzarası demekti.

Okuma tarzımı biraz değiştirmeye ve Çağdaş Türk Edebiyatı ile tanışmaya vermeye karar verdim bu aralar. Antabus da bu yoldaki ilk adımlarımdan biri oldu diyebilirim, iyi de oldu. Yürek burkan bir hikaye anlatmış bize Seray Şahiner, tecavüze uğramış, kendinden yaşça büyük biriyle evlendirilmiş, sevmiş ama bir türlü sevilememiş bir kadının hikayesi, şuan içimizden birinin hikayesi. Kitabın en kötü yanı bu, maalesef bu kadın yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Okuyanı en çok etkileyen tarafı da bu sanırım, yani en azından beni en çok etkileyen tarafı bu.

Farklı bir anlatım tarzına sahipti kitap, birden fazla sonu var olayın, benzetmeler de eşsizdi. Mümkün olsa da herkese okutabilsem bu kitabı. Yüreği taşlaşmaya, gözleri kör olmaya başlamış insanlar okusa böyle şeyler belki çok geç olmadan kurtarabiliriz onları. Böyle yazarlar gördükçe ben umutlarım saklamaya devam ediyorum çünkü biliyorum bir yerlerde hala konuşan, yazan ve toplum için çabalayan insanlar var…


Gaddarın suçu zulmettiğinde araması yüzsüzlük mü kendini bilmezlik mi kolay kolay anlaşılmıyor.

27 Ocak 2018 Cumartesi

Yaşlı Balıkçı ile Deniz - Ernest Hemingway


Ernest Hemingway, hep adını duyduğum ama hiç okumadığım bir yazardı. Yine aslında başka bir kitabıyla tanışmak istediğim bir yazar olmasına rağmen kitapları görünce onlara doğru çekime kapılan biri olmamdan dolayı Yaşlı Balıkçı ile Deniz’i görünce aldım. Almasına aldım ama sanırım büyük beklentilerle başlamış olmam biraz hüsrana uğramam sebep oldu. Kitabı beğenmedim de diyemiyorum aslında ve bu hüsranın başka sebepleri olabileceğini de düşünüyorum. Mesela kitap, çocuk kitabı klasiği olarak basılmış bu yüzden belki dilinde bir yumuşatma ya da bazı yerlerinde kırpma olabilir. Bir de eski bir basım olması var. Şuan daha iyi çevirisi yapılan bir kitap da olabilir. Yani ‘Bu kitap kötü’ demeden önce bakılması gereken birçok etken olduğu kanısındayım. Yakın bir zamanda alır mıyım bilmiyorum ama başka yayınevinden çıkmış bir basımı alıp okumak istiyorum açıkçası. Bunun nedenlerinden biri de internette kitaba baktığımda alında Yaşlı Adam ve Deniz diye çevrildiğini gördüm. Yayınevinin kitap seçiminde önemli bir yeri olduğunu tekrar gösteriyor bu kitap bana.

11 Ocak 2018 Perşembe

Uçan Tabut - Pınar Eğilmez



İntikam, bugünkü sen dünkü kendine yemek ısmarlamaya çalışırken, yarınki senin 'dün yediğimi bile hatırlamıyorum' deme ihtimali gibi bir şeydir.
*
Her gördüğümde gülümseme sebep olan bir kitap Uçan Tabut. Bu gülümseme, kitabın çok mutlu, komik şeyler anlatmasından değil ama. Bu gülümseme, acının, öfkenin, gözyaşlarının, ölümün çok güzel anlatılmasından gelen bir gülümseme. Kitap bittikten sonra etkisinden kurtulmak kolay olmuyor uyarmalı sizi.

**
Bir arkadaşımın elinde görmüştüm kitabı, hazır Tüyap yaklaşıyor oradan alırım demiştim. Sonra fark ettim ki benim gideceğim gün Pınar Eğilmez'inde imza günü varmış, kitabı imzalatmadan olmazdı tabi. Yazarın ilk kitabı ama kesinlikle sonuncusu olmamalı. Artık böyle nadide, özenle yazılmış kitaplar bulmak gerçekten zorlaşıyor. Bazı çok popüler yayınevleri, çok para getireceğini bildikleri kitapların reklamlarıyla doldururken etrafı, kendi halinde ama gerçek edebi eser olan bu tarz kitaplarda arada kaybolup görünürlülüğünü yitirebiliyor. O yüzden üzülüyorum aslında: İnsanlar neden okudukları kitaplarla ilgili daha seçici davranmaya çalışmıyor? Sonra da diyorum ki sana ne bundan, kim ne okuyorsa okusun.

***

Kitabın konusuyla ilgili çok bir şey söyleme istemiyorum aslında ama kitapta sizi etkileyen birçok öğe olacağını söyleyebilirim. Başta sanki bir aşk hikayesi anlatacakmış gibi başlayabilir ama kesinlikle öyle devam etmediğini de söylemeliyim. Karakterlerden muhakkak kendinize benzetecekleriniz olacaktır ki kitabın çok geniş bir karakter yelpazesi var. Bu kitabı karmaşık yapmaz mı diye düşünebilirsiniz ama hayır yapmamış, insanların biriyle bağlantısı çok güzel açıklanmış. Öyle çok kalın bir kitap da değil, keşke olsaymış değdim zamanlar da oluyor, yazarın dilinden sıkılmıyorsunuz, ama tam yerinde bitirmiş yazar da diyorum.

Ben bu kitabı bu kadar överken umarım okuyan başkalarını hayal kırıklığına uğratmaz Uçan Tabut.


Rüyadan uyanmak marifet değil. Elbet hepimiz bir gün uyanacağız. Aslolan 'rüyayı bilmek'.

6 Ocak 2018 Cumartesi

Deliriyor muyum?


Beynimin içinde dolaşan canavarlara bağırıyorum. “Rahat bırakın beni!” Duymuyormuş gibi davranıyorlar ama biliyorum duyuyorlar. Çünkü ben ne zaman onlara seslensem, yardım çığlıkları atsam onlar daha çok canımı yakmaya başlıyorlar. Susmaları, durmaları lazım, durdurmam lazım. Birileri gözüme bakıp görecek diye onları, korkuyorum. Perdeleri çekmeye, saklamaya çalışıyorum onları içeride. Eğlencelerini duymasınlar diye başkaları, seslerini bastırmak için ben de gülüyorum insanların yüzüne. Beynimi kemiriyor canavarlar ben gülüyorum, canımı yakıyorlar ben gülüyorum. Merak ediyorum bazen gerçekten olup olmadıklarını. Her şey benim kurduğum bir dram mı yoksa?  Ben deliriyor muyum? Emin olamıyorum ama bu sızının, oyunun, beynimin içindeki gürültünün dinmesi gerekiyor artık. Bundan eminim…

4 Ocak 2018 Perşembe

Otostopçunun Galaksi Rehberi - Douglas Adams



İnsanlar nede doğar? Neden ölürler? Neden bu ikisi arasında geçen zamanın büyük bir bölümünü dijital kol saatleri takarak geçirmek isterler?

*

Ben Otostopçunun Galaksi Rehberi'nin daha önce filmini izlemiştim ama ne anlatıyor, ne anlatmak istiyor, filmde neler oluyor anlamamıştım. Kafamda hep bir soru işareti vardı ne bu şimdi diye. Filmi izlerken aslında bir kitap olduğunu da bilmiyordum. Kitabın yayınevinin değişmesi ve birçok kişi tarafından konuşulmaya başlanması beni de kitabı okumaya itti. Buna rağmen kitabı almak konusunda bir eyleme geçemiyordum. Ben de bu yüzden bir arkadaşıma aldırıp sonra ona okutup o beğendikten sonra da okumak için ondan aldım.

**

Arthur Dent, bir sabah uyandığında kapısının önünde bir sürü iş makinesi bulur. Kestirme bir yol yapmak için onun evini yıkmaya gelmişlerdir. Ama Arthur’un o gün yaşayacağı en şaşırtıcı ve üzücü olay bu değildir. Gökyüzü, süper otoyol yapmak için Dünya’yı yok etmeye gelen uzaylı gemileriyle doludur ve Arthur, uzaylı olan en yakın arkadaşı sayesinde otostop çekerek bu uzay gemilerinden birine girer. Ne yazık ki Dünya yok edilir, Arthur’sa hiç bilmediği uzayda havlusu ve sabahlıklarıyla imkansızlıkların mümküne dönüşmesiyle yolculuk yapmaya başlar.

***

Kitabı çok sevdiğimi üstüne basa basa belirtmeliyim. Noktasına virgülüne kadar her yeri çok güzeldi. Özellikle en sevdiğim kısımsa hikaye başlamadan önce geçen yazarın önsözündeki gezegenden nasıl ayrılabilirsiniz kısmıydı. Ayrıca kitabı okurken filmden bazı karelerin gözümde canlanıyor olması da beni daha çok bağladı kitaba galiba. Şuan iyi ki de okumuşum diyorum.

Bunu ve serinin diğer kitaplarını en kısa zamanda kitaplığıma eklemek için sabırsızlanıyorum. Sizi de benim kadar mutlu etmesi dileğiyle, iyi okumalar.


İşin içinde periler olduğuna inanmadan da bir bahçenin güzel olduğunu göremez miydi insan?