20 Şubat 2018 Salı

Momo - Michael Ende


Oysa zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti. İnsanlar zamandan tasarruf ettikçe, zaman azalıyordu.

Momo, çocuklar için yazılmış bir kitabın bile diğer insanlara neler katabileceğini gösteren en iyi örneklerden biri. Basit bir dille yazılmış, kolay anlaşılabilir olmasına rağmen içinde barındırdığı düşünceler ve yaptığı eleştiri muazzamdı. Ne yazık ki benim bu kitaptan Pegasus basana kadar haberim olmamıştı.

Kabalcı Yayınevi kapanıp kitabın haklarını Pegasus aldıktan ve kitabı bastıktan sonra herkes etrafta Momo diye sayıklamaya başladı, etrafta bir Momo furyası dönünce de alıp bir bakayım neymiş bu Momo dedim. Ben genelde korkarım çünkü, bir kitabın çok fazla reklamı yapılıyorsa içinin boş olma olasılığı yüksektir. İçim rahat söyleyebilirim ki bu kitap onlardan biri değil. Böyle kitapları okuduktan sonra evi çocuk kitaplarıyla doldurasım geliyor. Anlatmaya çalıştığı şeyler her yaştan insana hitap eden türde. O yüzden okuduğunuza pişman olmayacağınızın garantisini verebileceğim kitaplardan. Umarım kitaplığınıza katarsınız Momo’yu ve onun yolculuğunu.


Kör biri için gökkuşağının renkleri ve sağır biri için kuş sesleri nasıl boşunaysa, yürekle algılanmayan zaman da öyle boşa gider, kaybolur. Ama ne yazık ki düzgün atmasını bildiği halde kör ve sağır olan nice yürekler vardır.

12 Şubat 2018 Pazartesi

yazamıyorum... YAZIYORUM!


Acı çekmenin, üzülmenin bana bir şeyler yazdırdığını düşünürdüm ama şuanda acı çeken mutsuz biri değilim, yazıyorum. Mutlu da sayılamam gerçi. Boşum artık. Bomboşum… Hiçbir şey hissetmiyorum. Hiçbir şeye odaklanamıyorum. Boğazıma takılmış bir kılçık, boğuluyorum. Ne konuşabiliyorum ne susmak istiyorum. Ağlamak istiyorum, ağlıyorum, rahatlayamıyorum. Duygularım kör düğüm olmuş, çözemiyorum. Ve kimse göremiyor beni, kimse dokunmuyor, kimse yardım etmiyor. Çığlıklar atıyorum halbuki, fark edemeyecek kadar uzaktaki insanlara demek ki.


Sanki, sanki tel örmüşüm beynimin etrafına çalışırsa yakacağım canını ya da sırça bir fanusa koymuşum ciğerlerimi nefes alırsa kıracağım ve elimde kızmış bir demirle beklemişim kalbimin başında, atarsa eğer, severse eğer birini ya da severlerse onu, yakacağım. Bu işkenceyi başkası yapsa karşı koyacağım ama ben kendime yapınca ses çıkartmıyor ellerim. Savaşamıyorum kararmış ruhumla, savaşamıyorum pörsümeye başlamış varlığımla. Kaldıramıyorum düştüğü çölden benliğimi, kurtaramıyorum ayaklarımı kumdan. Tüm bunların yerine yakınmakla yetiniyorum bu aralar. Sanki yeterince isyan edersem olduğum şekle, kendiliğinden düzelirmiş gibi. Artık kendimi eski halime döndürmeye çalışmakla uğraşacak enerjim kalmamış gibi. Yeni bir ben yaratmaya da malzeme bulamıyorum…