Uzun
zamandır doğru düzgün bir şeyler yazma fırsatı bulamıyorum. Dersler, gezmeler,
sınavlar derken kelimeleri bir araya getirmeyi unutmaya başladığımı fark ettim.
Ben de bu yüzden beni hem çok mutlu eden hem de bir yandan sinirlendiren bir
olaydan bahsetmek için yazmaya başladım buraya.
Yaz tatilinde
yeni yeni ortaya çıkan bir yayınevi bana mesaj attı. Açıkçası bana mesaj atana
kadar böyle bir yayınevi olduğunu bilmiyordum. Proje Kitap Serisi adı altında
kitap çıkaracaklarından bahsetti, bana da hikaye göndermek isteyip istemediğimi
sordu. Büyük ihtimalle instagramda profilime denk gelip blogun linkini
gördüklerini düşünüyorum. Gerçi buraya kadar olanlar öyle çok da önemli şeyler
değiller. Önemli olan kısım bu yayınevi sayesinde yazdığım iki hikaye ilk defa
basılmış oldu. Kitapların kargoları gelince açmadan önce bir süre salonun
ortasında paketlere sarıldım resmen. Gerçekten beni çok mutlu eden bir andı. Büyük
ihtimalle de hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir an. Bu kitaplar
sayesinde de yine hayatımda ilk defa kitap imzaladım canım arkadaşlarım sağ
olsunlar.
Şimdi olayın
sinir bozucu kısmından bahsetmek istiyorum biraz. Benim heyecanla beklediğim,
günlerce kargo gelsin artık diye kapıları gözlediğim bu kitaplarda hikayelerim
yanlış başlıklar altında basılmış. Benim yazarken yaptığım kesme işaretleri onların
basım düzenine uymamış ama dikkat edilip düzeltilmemiş bile. Bu bende,
yaptıkları işe yeterince özen göstermedikleri hissi uyandırdı açıkçası. Sadece benim
yazılarımda mı var bu sorun bilmiyorum henüz diğer hikayeleri okuma fırsatı
bulamadım ama hiç mi kimsenin gözüne çarpmadı bu. Son okuyucu yeterince
dikkatli okumamış anladığım kadarıyla. Ben normal de bile aldığım bir kitapta
yazım hatası ya da başka bir şey varsa hemen dikkat edip çiziyorum orayı, benim
yazdığım bir hikaye de böyle bir şey olması beni gerçekten üzdü. Bununla birlikte
kitaplar kalite olarak da hoşuma gitmedi. Kapağı gerçekten çok güzel yapılmış
ona hiç sözüm yok ama dış basımında kaymalar olmuş, sayfalar da samanımsı hissi
var.
Biraz bulmuş
da bunuyor diyebilirsiniz ama benim çok önemsediğim bir işte böyle şeyler
olması beni ciddi anlamda hem üzdü hem de sinirlendirdi. Ben buraya ya da başka
bir yere yazarken hiçbir zaman ilerde bir gün kitap çıkartırım düşüncesiyle
yazmıyorum. Buna yeterli olduğumu düşünmüyorum çünkü.
Ben bir
kitabı okurken her zaman bu kitap bana ne kazandırıyor diye bakarak okurum. Benim
için sadece çok iyi kurgu, olay örgüsü yetmez. Okuduğum kitapların bana yeni
bir bakış açısı, düşünce katmasını beklerim. O kitabın hayal gücümü zorlamasını,
beni farklı yerlere çekmesini isterim. Yazarken de olabildiğince buna özen
göstermeye çalışıyorum. Dürüst konuşmak gerekirse önüne gelen herkesin yazar
havasına girip kitap çıkarmasını, yayınevlerinin de para kazanma amacıyla bu
tür işleri desteklemelerini sevmiyorum. Tabi ki her zaman Kafka, Herman Hesse,
Zweig, Albert Camus, Gogol ya da burada adını sayamadığım çok değerli yazarlar
okunmuyor. Kafa dağıtmak, ara vermek ya da yoğun olduğum zamanlarda da kitap
okumaya devam edebilmek için daha hafif kitaplar okumayı tercih ediyorum ama bunu
yaparken bile olabildiğince seçici olmaya çalışıyorum. Ben kendim için bu kadar
seçici ve yargılayıcı davranırken de yeterli olduğumu düşünmediğimden hiç kitap
çıkarmak gibi bir hevesim olmamıştı yani. O yüzden bu proje belki de benim ilk
ve son basılı hikayelerimi barındırıyor olabilir.
Lafı iyice
uzattım tabi. Konu da biraz dağılmış galiba ama dertleşmek için yazmak gibisi
yok. Bu da bu blogla dertleşmelerimden biri olarak kalsın burada bir yerde
okuyanlara.