6 Eylül 2017 Çarşamba

Bir Delinin Hatıra Defteri - Nikolay Gogol




…insanların kalbinde insancıl duyguların neden böyle az olduğunu, iyi eğitim almış ve her yerde iyi ve saygın görülen adamlarda bile nasıl terbiyesizlik ve zalimlik bulunabildiğini düşünürdü.

*

Kitabı bitirdikten sonra düşündüğüm ilk şey: Gogol’a nasıl bu kadar geç başlamayı başarabildim? Tam anlamıyla hayran kaldım Gogol’a. Rus edebiyatının öncülerinden olduğunu duymuştum. Kitabı okuduktan sonra neden böyle söylendiğini de daha iyi anladım.

Kitap üç kısa hikayesini içeriyordu ve üçü de birbirinden güzeldi. Gerçeklik ve gerçek üstü şeyleri birleştirmedeki yeteneği olağan üstüydü. Burun ve Palto hikayesinde anlattıklar sanki gerçek hayatta her an karşımıza çıkan, sıradan olaylarmış gibi işleniyordu. Çocuk hikayesi okuyormuşçasına sade bir dille anlatılıyordu hikayeler buna rağmen anlamasının kolay olduğunu söyleyemem. Ufak açan, düşünmeye ve altında yatan anlamları görmek için uğraşmaya sevk eden Gogol, favori yazarlarımdan biri olmayı başardı tek kalemde bunu söyleyebilirim.

**

 Tüm dünyanın bildiği üzere, İngiltere şöyle bir burnunu çekse Fransa hapşırır.

İlk hikaye, kitaba da adını veren Bir Delinin Hatıra Defteri, bir kalem memurunun kısa süreden oluşan günlüğü aslında. Adamın zamanla delirmesini ve kendini İspanya kralı sanıp tımarhaneye girerken neler yaşadığı, neler düşündüğünü okuyorsunuz. Köpeklerin konuşuyor olması normal geliyor size. Ben bir an adamın gerçekten kral olduğunu bile düşündüm, hiç de deliymiş gibi gelmiyordu bana. Ufak siyaset çarpmaları da barındırıyordu kitap.


Ayrıca hikaye tiyatro oyununa çevrilmiş. Türkiye’de de oynanıyor oyun, giden bir arkadaşım da çok beğendiğini ve kitabı okumak istediğini söylemişti. Eğer bu tür şeyleri izlemek hoşunuza gidiyorsa ya da yeni şeyler arıyorsanız oyuna da bir göz atmanızı tavsiye ederim.

***

“Hepimiz Gogol’ un ‘Palto’ sundan çıktık.” - Dostoyevski

İkici hikaye olarak Burun çıkıyor karşımıza. 25 Martta yaşanan çok garip bir olay olarak başlıyor Gogol anlatmaya burnunu kaybeden adamı. Berberle açıyoruz hikayeyi ve ekmeğinden çıkan burunla. O burun oraya nasıl gelmiş söylemiyor yazar ama olay örgüsü boyunca o kadar normal bir şey mi gibi duruyor ki bu. Burnun sahibi Kovaloff, burnu olmadan uyanınca sokağa onu aramaya çıkıyor ve burnunu bir memur olarak görüyor. Kimsenin dikkatini çekmiyor sokaklarda bu burun, kimse yadırgamıyor olayları.

Son hikaye olan Palto’daysa yine bir kalem memuru olan Akaki Akakieviç’den ve onun paltosundan bahsediliyor. Zar zor kış için yeni palto diktiren ve doyamadan ondan çalınan palto uğruna hayatına kaybeden Akaki…

Bu hikayelerin ikisinde de Rus toplumu eleştirisi gördüm ben aslında. Genel olarak da alt makam ve üst makam arasındaki farklar, Rusya da işlerin ne kadar çığırından çıkmış olduğu gösterilmeye çalışılmış belki de. Aynı zamanda Gogol bu hikayeleri anlatırken bir hikaye nasıl yazılır onu da anlatmış bence.

****

Her yönüyle mükemmel bir yazar olmayı başarabilmiş bence Gogol, tek kitabıyla bile bunu söyleyebilirim. Ne yazık ki bana, bu kadar geç tanışmış olmam onunla. Bana yazmak ve düşünebilmek konusunda çok şey kattığını, katacağını düşünüyorum Gogol’un. Rus edebiyatının kurucularından görülen, Dostoyevski’nin övdüğü bir yazar olarak diğer hikayelerini okumayı da dört gözle bekliyorum.

Son ekleme olarak da diğer yayın evlerine nasıl basılmıştır bilemiyorum ama İndigo’da bu üç hikaye birlikte yer alıyordu. Hikayelerin birbirleriyle bağlantı olduğunu düşündüğüm için size de bu şekilde okumanızı tavsiye ederim.

Eğer Tanrı tatile çıkacak olsaydı yerine kesinlikle Gogol’ u bırakırdı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder