29 Ekim 2017 Pazar

Bir Sorun


Yalnızlık vuruyordu gözlerine, keskin, acı dolu bir yalnızlık. Gülümsemeleri de yarımdı zaten uzun zamandır şimdi yalnızlığı dolu dolu olmuştu ve gülümsemeleri daha bir yarım… Onun suçu muydu bilinmez, kim bile bilir ki zaten? Meselede suç falan da yoktu sandığı kadarıyla. Doğru insanları bulamamıştı, yalnız bırakılmıştı, vazgeçmişti birinden ve vazgeçilmişti birçokları tarafından.

“Arkadaş önemli şey,…” dedi baktığı kaldırım taşlarına gözleriyle, “…hem de çok önemli.” ” Seni bir şekilde tamamlıyorlar, ortak oluyorlar parmaklarının ucunda hissettiğin acıya, saçlarında dolaşan rüzgara, sıçrayan kurbağaları izlemeye, uçan sinekleri yakalamaya çalışmaya…”  

Altı üstü ekmek almaya çıkmıştı ama içinden hiç çıkmayan şeyleri düşünmeye düşmüştü beyni. Sıkılmıştı bu konudan aslında, yine de yarım kalmış diğer birçok şey de yaptığı gibi düşünceleriyle tamamlamaya çalışıyordu olanları. Ne zamanki içini rahat ettirecek bir sonuca ulaşacaktı o zaman beyni de düşünmeyi bırakırdı.

Gitmişlerdi arkadaşları, arkadaşı olduklarını iddia edenler. Belki kısa süreli üzüntüye sebep olsa da uzun vadede bir rahatlama yaratırdı bu durum, kim bilir? O bilmiyordu en azından. Kendini suçlamaktan başka yaptığı bir şey yoktu. Vaktinin çalınmasına kızıyordu, ona hissettirdikleri yapay duygulara kızıyordu, o geride bırakılmışken geride bırakamamaya kızıyordu… Ekmeği aldı kızgınca, parayı verdi çıktı, koşar gibi eve geldiğini kapıda nefes nefese kalınca fark etti. Yine kızdı kendini kontrol edememesine.

Bir sorun olmalıydı herhalde kendinde. Yoksa neden böyle yalnız kalsın ki? Yalnızlık denildiği kadar kötü bir şey mi? Ne çok soru vardı aklında, kahvaltı yaptırmıyorlardı ona. Bir sorun olmalıydı ama…

Çayı bardağına koydu, demliği ocağın üstüne bıraktı, bardağın hafif yakan sıcaklığı ellerinin içindeyken düşünmeye devam etti. Çözmeliydi artık bunları, içini rahat ettirmeli, yoluna devam etmeli… Ama nasıl? Nasıl olacaktı bu? Çözmek için daha çok yolu vardı, daha bakkaldan alınacak çok ekmeği, sayılacak çok kaldırım taşı…


Çayı bittiğinde daha az sorun ediyordu bunları. “Herkes gider, herkes gelir. Neden bende sorun olsun? Bir şey söylemeden çekip giden onca insan varken sorun niye benim olsun? Benim tek suçum güvenmek, aynı saf güvenle bir sürü insan almak beynimin içine…” Kalktı, masayı topladı. Bilgisayarının başına geçip kitabını yazmaya başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder