Yalnızlık
vuruyordu gözlerine, keskin, acı dolu bir yalnızlık. Gülümsemeleri de yarımdı
zaten uzun zamandır şimdi yalnızlığı dolu dolu olmuştu ve gülümsemeleri daha
bir yarım… Onun suçu muydu bilinmez, kim bile bilir ki zaten? Meselede suç
falan da yoktu sandığı kadarıyla. Doğru insanları bulamamıştı, yalnız
bırakılmıştı, vazgeçmişti birinden ve vazgeçilmişti birçokları tarafından.
“Arkadaş
önemli şey,…” dedi baktığı kaldırım taşlarına gözleriyle, “…hem de çok önemli.”
” Seni bir şekilde tamamlıyorlar, ortak oluyorlar parmaklarının ucunda
hissettiğin acıya, saçlarında dolaşan rüzgara, sıçrayan kurbağaları izlemeye,
uçan sinekleri yakalamaya çalışmaya…”
Altı üstü
ekmek almaya çıkmıştı ama içinden hiç çıkmayan şeyleri düşünmeye düşmüştü
beyni. Sıkılmıştı bu konudan aslında, yine de yarım kalmış diğer birçok şey de
yaptığı gibi düşünceleriyle tamamlamaya çalışıyordu olanları. Ne zamanki içini
rahat ettirecek bir sonuca ulaşacaktı o zaman beyni de düşünmeyi bırakırdı.
Gitmişlerdi
arkadaşları, arkadaşı olduklarını iddia edenler. Belki kısa süreli üzüntüye
sebep olsa da uzun vadede bir rahatlama yaratırdı bu durum, kim bilir? O
bilmiyordu en azından. Kendini suçlamaktan başka yaptığı bir şey yoktu. Vaktinin
çalınmasına kızıyordu, ona hissettirdikleri yapay duygulara kızıyordu, o geride
bırakılmışken geride bırakamamaya kızıyordu… Ekmeği aldı kızgınca, parayı verdi
çıktı, koşar gibi eve geldiğini kapıda nefes nefese kalınca fark etti. Yine
kızdı kendini kontrol edememesine.
Bir sorun
olmalıydı herhalde kendinde. Yoksa neden böyle yalnız kalsın ki? Yalnızlık
denildiği kadar kötü bir şey mi? Ne çok soru vardı aklında, kahvaltı
yaptırmıyorlardı ona. Bir sorun olmalıydı ama…
Çayı bardağına
koydu, demliği ocağın üstüne bıraktı, bardağın hafif yakan sıcaklığı ellerinin
içindeyken düşünmeye devam etti. Çözmeliydi artık bunları, içini rahat
ettirmeli, yoluna devam etmeli… Ama nasıl? Nasıl olacaktı bu? Çözmek için daha
çok yolu vardı, daha bakkaldan alınacak çok ekmeği, sayılacak çok kaldırım taşı…
Çayı
bittiğinde daha az sorun ediyordu bunları. “Herkes gider, herkes gelir. Neden
bende sorun olsun? Bir şey söylemeden çekip giden onca insan varken sorun niye
benim olsun? Benim tek suçum güvenmek, aynı saf güvenle bir sürü insan almak
beynimin içine…” Kalktı, masayı topladı. Bilgisayarının başına geçip kitabını
yazmaya başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder