28 Temmuz 2017 Cuma

Cengiz Han' a Küsen Bulut - Cengiz Aytmatov



Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir.. gider gelirdi…

*
Kitap her ne kadar Cengiz Han’la alakalı gözükse de hikâye 1953 yılının şubat ayında, yani dünyada diktatörlerin meşhur ve bol olduğu zamanlarda, İkinci Dünya Savaş’ı sonrası, Stalin’ in milyonlarca insanı SSCB uğruna öldürdüğü yıllarda başlıyor. Kitabın asıl kahramanı gözüken Kuttubayev de bu kurbanlardan biri.

Kuttubayev, Cengiz Aytmatov’ un en ünlü kitaplarından biri olan Gün Olur Asra Bedel’ in kahramanlarından biri aslında. Zaten kitap da bu kitabın bir bölümü olarak yazılmış, onun içinde yer alması gerekiyormuş ama bu bölümün kitapta yer almasına izin verilmemiş bu yüzden de yazar tarafından çıkarılmış.


“Niçin böyle davranır bunlar? Görünüşe bakılırsa onlar da insan! İnsan insana nasıl bu kadar acımasız olur, bu kadar nefret duyar?”

**
Roman, Cengiz Aytmatov’ un okuduğum ilk kitabı. Bu yüzden diğer kitaplarında nasıl bir dili vardır bilemiyorum. Bu hikâye de gayet sürükleyici bir anlatım vardı ki zaten hikaye de ilgi çekici olduğu için kendini kısa sürede bitirttiren bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

Kitap, temelde üç kısa bölümden oluşuyor; İlk bölüm Kuttubayev’ i Sarı-Özek kırlarında bekleyen karısıyla açılıyor. Daha sonra da Kuttubayev’ in neden hapse atıldığını, Tansıkbayev’ in onu neden tuttuğunu anlatıyor. Bir KGB ajanının kendi çıkarları için masum bir insanı ve kaleme aldığı iki efsaneyi nasıl kullanabildiği gösteriliyor ki bu bence KGB’ nin bir çeşit eleştirisi.  Basit efsaneler bile Stalin için düşman sayılabiliyor.


İşte bu efsanelerden biri aslında Cengiz Han’a Küsen Bulut ve kitabın ikinci bölümünde de bu efsane anlatılıyor. Cengiz Han’ ın daha önce vermiş olduğu bir emri çiğneyen iki aşığın Sarı-Özek kırlarında idam edilmesi, bu idamla birlikte Batı seferine çıkan Cengiz Han’ ı sürekli takip eden, ona Gök Tanrı’ nın hediyesi olan bulutun onu terk etmesi efsanenin asıl konusu. Bu konuyla birlikte de Cengiz Han anlatılıyor aslında. Cengiz Han olmadan önce kimdi, çok sevdiği karısını kurtarmak için neler yaptı, kardeşini neden öldürdü, nasıl bu kadar nefret ve kin dolu bir hükümdar oldu, kibri, Batıyı fethetme arzusu nasıl ortaya çıktı… Bütün bu soruların cevabını verebiliyor Cengiz Aytmatov efsane de. Efsane de kitap da kısa olmasına karşın boğmayan ama yoğun bir bilgi akışı barındırıyor. Ben her ne kadar mutlu sonları seven biri olmasam da efsanenin sonu, okuyanı tatmin edebiliyor.

Üçüncü bölümdeyse Kuttubayev’ in sonu anlatılıyor diyebilirim. Eşini ve çocuklarını bir daha görebilecek mi diye bekliyorsunuz önce, sonra da gerçekten ölecek mi diye. Merak duygusuyla çok hızlı bir şekilde okuyup bitirebileceğiniz 112 sayfalık roman, asıl sonuyla da sizi etkilemeyi başarabilecek bence.


İnsanlar uykudayken onun iradesi dışına çıkıyorlardı. Uyku, yararsız, zararlı, tehlikeli bir zaman ve bir yer idi. Uyanır uyanmaz onları o bağımsızlıktan çıkarmalı, çekip almalı, gerçekle, yani kayıtsız şartsız itaat altında oldukları gerçeğiyle yüzyüze getirmeli, görevlerin yapmaları için harekete geçirmeliydi.

***
Tarih bilgisi zayıf olan ve kitap eleştirmeni olmayan yani sadece basit bir okuyucu olarak bunları yazdığımı söylemek isterim size. Yine bu açıyla bakarak söylemek istiyorum ki bence romanda Cengiz Hanla asıl tasvir edilen kişi Stalin’ di. Bazı şeylere körü körüne bağlanmak benim gözüme çok çarptı kitapta. Stalin hükümetinden bahsedilirken de Cengiz Han’dan bahsedilirken de mutlak irade için, devlet için daha da önemlisi onu yöneten kişi için her şey mubahtırın yanlışlığı gösterilmeye çalışılmış gibi geldi bana, zaten Stalin’ i savunacak değiliz de.



Genel olarak baktığımda çok beğendiğim ve okunmasını tavsiye edeceğim bir kitap oldu. Bu yazıyı da biraz ona hizmet etmesi amacıyla yazıyorum zaten. Bundan sonra da böyle birkaç kitap hakkında yazı yazmayı düşünüyorum. Sizi uyutan, sobaya atılacak odun olarak gören oluşumlardan uzak kalabilmeniz dileğiyle…


Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar da devlet olmadan yaşayamazlar: sobayı tutuşturan, yakan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da yakıt temin etmelidirler. Her şey buna bağlı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder