29 Ağustos 2017 Salı

Martin Eden - Jack London



Kitaplar gerçekti ve dünyada böyle kadınlar da vardı.

*

Aşık olduğunu fark edemeyen Ruth Morse ve ona ilk gördüğü an kapılan Martin Eden: aşkı için değişmeye, sınıf atlamaya çalışan denizci…

Tanrısal anlatımla yazılmış ve çok güçlü bir hikayesi, konusu olan bir kitap ve okuması hiç de kolay değil. İnsanı yoruyor kesinlikle, dikkati toplayıp üzerinde titizlikle çalışılması gerekiyor. Uzun süredir klasik okumamış olmanın verdiği hamlamayla okuduğum için bana sıkıcı gelmiş olabileceğini düşünüyorum ve yayınevlerine göre çeviri de değiştiği için benim okuduğum yayınevinin çevirisinden kaynaklanan bir anlatım kuruluğu olabileceğini düşünmüyor değilim. Her ne kadar kendini ispatlamış bir kitap olsa da benim daha sonra açıp tekrar okumayı isteyeceğim bir kitap olmayacak. En azından farklı bir yayınevinden başka bir basımını almayı düşünene kadar. Yine de bana bir sürü şey kattığına inanıyorum. Hiçbir klasik boş olamaz çünkü, bu kitap da kesinlikle boş değildi, zaman çaldığını düşünmüyorum. Yine kesinlikle okunması gerektiğine inanıyorum ve tavsiye ediyorum.

**

Eski yaşam biçimi ve eski arkadaşlarından kendini kurtarmış olduğu ve yeni arkadaşlara sahip olmadığı için ona okumaktan başka bir şey kalmamıştı.

Kitap, Martin’ in Morseların evine girişiyle açılıyor. Martin’ in o eve neden davet edildiğiyse daha sonra anlatılıyor. Martin Eden, bir akşam Arthur Morse’ u kavgadan kurtarır ve Arthur onu sürekli evdekilere anlatmaya başlar sonra da Martin’ i eve davet eder. Martin bu ortama ve bu yüksek sınıftan insanlara hiç alışık değildir öyle ki evde yürürken bile zorlanır. Zaten Arthur da onu yabani adam olarak tanımlar ve yemeğe davet etmesinin sebebi olaraksa onu ilginç bulacaklarını düşünmesidir. İlginç de bulurlar ama yabani olduğu için değil. Ruth, Arthur’ un kız kardeşi, kolalı gömlek yakasına alışık olmadığı belli olan bu adamı gerçekten ilginç bulur ama yabani olduğu için değil, farklı olduğu için, onda farklı şeyler gördüğü için.

O gece, Martin o evden çıktıktan sonra sarhoş gibidir. Ruth onu büyülemiş, bu büyüyle sarhoş olmuş gibidir. O aşık olmuştur ve Ruth’ un aşkına layık olabilmek için değişmeye karar vermiştir. Önce Ruth’ un ona verdiği iki şiir kitabını okur ve sonra başka bir sürü kitabı da. Sürekli kütüphaneye gitmeye başlamıştır artık. Bu süre de Ruth onun konuşmasını düzeltmeye çalışır. Kaba bir argoyla konuşan adama bir dilbilgisi kitabı verir. Martin kısa sürede büyük ilerleme kaydeder. Bu arada parası bittiği için tekrar denize açılır. Geri döndüğünde her şey için daha isteklidir ve daha çok çalışmaya başlar. Ruth’ la her hafta görüşürler. Ruth onu işlenmemiş bir mücevher olarak görüyordur adete ve onu kendi kafasındaki ideal erkeğe dönüştürmeye çalışır. Martin okudukça, öğrendikçe Ruth’ un kontrolünden çıkar. Onunla çoğu zaman aynı düşünmez ve ondan daha bilgili biri olmaya başlar. Ruth onu anlamadığı zaman saçma bir şeyler söylediği için anlamadığını düşünür. Öğrenmesini, okumasını ister çünkü bu sayede daha iyi para kazanabilecektir. Martin bilgiye ulaşmayı başka şeyler için istemektedir. Aynı zamanda Martin yazmaya başlar ve yazılarını dergilere, gazetelere gönderiri. Hiçbir yazısı kabul edilmiş olmasa da o yazmaya devam eder. Ruth bunun bir kariyer olduğunu düşünmese de o vazgeçmez. İstediğini de alır sonunda ama hiçbir şey eskisi gibi değildir ve kaybedilen çok şey vardır Martin Eden’ ın hayatından.


***

Martin Eden, London’ un okuduğum ilk kitabı değildi. Geçen sene Tanrılar ve Köpekler kitabını okumuştum ve büyülenmiştim. Mükemmel bir kitap olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Yazarı o kitapla sevmiş olmam, Martin Eden’ a çarpınca biraz afallamama neden oldu. Bütün bir haftamı olduran bu kitaba saygılarımı sunmak istiyorum yine de.


Ölüm acıtmazdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder