18 Ağustos 2017 Cuma

Beyhude Ömrüm - Mustafa Kutlu


Kitaplarda yazıyor, lakin hayat kitaplarda yazana pek benzemiyor.

*

Kitapseverlersokakta’ nın ağustos ayı kitap divanında incelenecek kitap, Beyhude Ömrüm. Ben de bu yüzden aldım ve okumaya başladım.

Açık söylemek gerekirse ilk başta çok da beğenmemiştim ama sayfalar ilerledikçe hikaye sizi sarıp sarmalamaya başlıyor. Çok çarpıcı bir konusu olmasından kaynaklı değil bence, bunun Mustafa Kutlu’ nun diliyle alakalı olduğunu düşünüyorum. İnsanı yoran bir anlatımı yok kesinlikle, okurken kitapla savaşmıyorsunuz. Aksine çevrildikçe çevriliyor sayfalar, kitabı bitirdiğinizi fark etmiyorsunuz.

Söylemek istediğim bir diğer şeyse: Daha önce bu tarz bir kitap okumamış olmam. O yüzden benim için yeni bir deneyim oldu diyebilirim. Bölümler, ki tam olarak bölüm diyebilirsek, konunun işleniş şekli, bana farklı geldi. Sonunu okuduğumda daha bi’ çok sevdim kitabı.

**

Rezillik bir adamın burun deliklerinden girmeye görsün, yapmadığını bırakmaz. 

Konu ve kahramanlara gelecek olursak: asıl kişi Çavuş’ un oğlu dedikleri kendi yağında kavrulmaktan sıkılmış bir köylü. Olayların büyük bir bölüm de onun ağzından anlatılıyor. Genel olarak da herkesin bir lakabı var bu köyde.

Hikaye nerde geçiyor yazar söyledi mi bilmiyorum ama ben yer belirtildiğini hatırlamıyorum. Sadece, meyvenin yetişmediği tarlalar, hırçın bir dere ve Islak Kaya var bulundukları yerde belirgin olarak. Kışların çetin geçtiğini, kardan yolların kapandığını ve konuşma tarzlarını göz önüne alarak kafamda bir yer kurdum ben okurken. Islak Kaya demişken de, hikaye bu kayanın etrafında dönüp dolaşıyor diyebilirim. Çavuş’ un oğlu bu kayayı delerek sulu bir bahçe, bir meyve bahçesi kurmayı düşünmesiyle olay başlıyor ve zamanı gelin herkesin buraya kadar ve bundan sonra olan olaylar üzerindeki etkisi anlatılıyor. Işık, hangi karaktere doğru dönerse o aydınlatıyor olayı.

Tabi köy dedin mi toprak kavgası, kız kaçırmalar eksik olmaz, bir de İstanbul’ a göç. Savaşın izlerinin yeni yeni geçmeye başladı bir dönem o sıralar ve yıllar geçtikçe daha çok göç veren bir köy var ortada. Bağ bahçe uğraşılır ama sonrasında kim gelip bakacaktır ki onlara? Her sene İstanbul’ dan ziyarete gelen kişi sayısı azalırken Muhtar’ ın engellemeye çalışmalarına rağmen de bahçe, bahçe olmayı başarır…

Eline alan herkesin severek okuyacağını düşündüğüm bir hikaye olduğunu da üstüne basa basa dile getirmem gerekir. Okurken kendinizi birden o bahçede kazma kürek elinizde bulabilirsiniz.

Öldüm ve bir bahçeye gömüldüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder