Kitaplarda yazıyor, lakin hayat
kitaplarda yazana pek benzemiyor.
*
Kitapseverlersokakta’ nın ağustos ayı kitap divanında
incelenecek kitap, Beyhude Ömrüm. Ben
de bu yüzden aldım ve okumaya başladım.
Açık söylemek gerekirse ilk başta çok da beğenmemiştim ama
sayfalar ilerledikçe hikaye sizi sarıp sarmalamaya başlıyor. Çok çarpıcı bir
konusu olmasından kaynaklı değil bence, bunun Mustafa Kutlu’ nun diliyle
alakalı olduğunu düşünüyorum. İnsanı yoran bir anlatımı yok kesinlikle, okurken
kitapla savaşmıyorsunuz. Aksine çevrildikçe çevriliyor sayfalar, kitabı
bitirdiğinizi fark etmiyorsunuz.
Söylemek istediğim bir diğer şeyse: Daha önce bu tarz bir
kitap okumamış olmam. O yüzden benim için yeni bir deneyim oldu diyebilirim. Bölümler,
ki tam olarak bölüm diyebilirsek, konunun işleniş şekli, bana farklı geldi. Sonunu
okuduğumda daha bi’ çok sevdim kitabı.
**
Rezillik bir adamın burun deliklerinden girmeye görsün, yapmadığını bırakmaz.
Konu ve kahramanlara gelecek olursak: asıl kişi Çavuş’ un oğlu
dedikleri kendi yağında kavrulmaktan sıkılmış bir köylü. Olayların büyük bir
bölüm de onun ağzından anlatılıyor. Genel olarak da herkesin bir lakabı var bu
köyde.
Hikaye nerde geçiyor yazar söyledi mi bilmiyorum ama ben yer
belirtildiğini hatırlamıyorum. Sadece, meyvenin yetişmediği tarlalar, hırçın
bir dere ve Islak Kaya var bulundukları yerde belirgin olarak. Kışların çetin
geçtiğini, kardan yolların kapandığını ve konuşma tarzlarını göz önüne alarak
kafamda bir yer kurdum ben okurken. Islak Kaya demişken de, hikaye bu kayanın
etrafında dönüp dolaşıyor diyebilirim. Çavuş’ un oğlu bu kayayı delerek sulu
bir bahçe, bir meyve bahçesi kurmayı düşünmesiyle olay başlıyor ve zamanı gelin
herkesin buraya kadar ve bundan sonra olan olaylar üzerindeki etkisi
anlatılıyor. Işık, hangi karaktere doğru dönerse o aydınlatıyor olayı.
Tabi köy dedin mi toprak kavgası, kız kaçırmalar eksik
olmaz, bir de İstanbul’ a göç. Savaşın izlerinin yeni yeni geçmeye başladı bir
dönem o sıralar ve yıllar geçtikçe daha çok göç veren bir köy var ortada. Bağ bahçe
uğraşılır ama sonrasında kim gelip bakacaktır ki onlara? Her sene İstanbul’ dan
ziyarete gelen kişi sayısı azalırken Muhtar’ ın engellemeye çalışmalarına rağmen
de bahçe, bahçe olmayı başarır…
Eline alan herkesin severek okuyacağını düşündüğüm bir
hikaye olduğunu da üstüne basa basa dile getirmem gerekir. Okurken kendinizi birden o bahçede kazma kürek elinizde bulabilirsiniz.
Öldüm ve bir bahçeye gömüldüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder