24 Temmuz 2017 Pazartesi

Kaçak


Hafızamda bir kuşun kanat çırpışı. Nasıl geldim buralara, bu uçsuz bucaksız hayal dünyasına? Kim açtı buranın kapılarını? Bir anda oldu, içine nasıl girdiğimi anlayamadığım, beni benden alan o kısa tereddüt anı, içimde tutamadığım kaçma isteği…

Ve koşuyorum işte. Elimdeki, bilmem kaç milyonluk yeni yapılacak alışveriş merkezinin maketini fırlatıyorum. Eğer bir yerlere yine o binalardan dikeceklerse, hani insanın beynini uyuşturan, fütursuzca para harcatan, zamanını, yaşamını ve hazır gıdalarla sağlığını çalan o binalardan, ben bu işin içinde olmayacağım. Bu yaşamımın içine o vurdumduymazlığı ve kötülüğü, insanlardan sökülen hayatları almak istemiyorum. Asansörü beklemiyorum, merdivenleri atlıyorum üçer beşer. Gidiyorum işte. Kısaca burada olmak istemiyorum.

Ne kadar var banka hesabımda hatırlamıyorum. Yüzüme çarpıyor hava, düşünmeyi bırakıyorum. Taksiymiş, otobüsmüş, metroymuş, uğramıyorum. Uzun zamandır ilk defa eve yürüyorum. Öyle aceleyle de değil, yavaş yavaş tadını çıkararak yürüyorum. O bekleme salonunda daha fazla oturamazdım çünkü. Ruhum bir kuşun kanat çırpışıyla titredi, yerimde öylece beklemeye devam edemedim. Özgürlük istedi bedenim, hayır diyemedim.

Yürüdüm damarlarıma aniden basan adrenalinle. Sanki ilk defa güneşi görmüş bir bebek edasıyla yürüdüm. Daha önce hiç geçmediğim sokaklarda, hiç basmadığım kaldırım taşlarında dolaştım. Bir köşede sıkışıp kalmış ıhlamurları kokladım, yere dökülmüş dutların kan kırmızısını izledim. Geçerken yanından, kopardım bir dalını incir ağacının, sütünü bulaştırdım elime. Çocukların sesini duydum aralardan gelen, kedinin köpeğin başını okşadım temiz mi kirli mi bakmadan. Bunları yaparken evin yolunu şaşırdım ama yeniden yaşamayı buldum. Dudaklarımın kenarına uzun zamandır ilk defa yapmacık olmayan bir gülümseme kondu. Yeniden çocuk olmaya ihtiyacım varmış.  Binalardan kaçmaya, kendi yaptığım binalardan, yeşile sarılmaya ihtiyacım varmış. Kendini fark etmenin ağırlığı çöktü üstüme, ciğerim yaprakla doldu, nefes alamadım.

Vücuduma kaçan toza dumana aldırmadan koştum eve. Birkaç parça eşya koydum çantaya, henüz okunma fırsatı bulunamamış bir kitap, bembeyaz yapraklı büyük boy kâğıtlar, boyalar, kalemler… Huzur bulmak için ne gerekiyorsa onu koydum yani çantaya. Sonra da annenin yanına doğru giden yollardan bir bilet ayırdım kendime. Bir hafta ya da bir ay, ne kadar sürebilir bu kaçış, ne zaman tekrar şehre, çalışmaya dönmem gerekir bilmiyorum, bilmem de gerekmiyor şuan. Bildiğim ve umursadığım tek şey uçağın kanadına konmuş kanat çırpan o kuş. Doğru yolda olduğumu gözlerimin içine bakarak anlatan beyaz kuş, ruhumdaki özgürlüğüm, kulaklarımdaki cıvıltım, tenimdeki rüzgarım, burnumdaki anne kokum.

Geri dönüleceğini bildiğim halde hareket etmeye başlayan uçağın koltuğuna yerleşiyorum iyice şimdi. Gülümsüyorum kaçan kuşa, gittiğim yerde yine beni bulacak biliyorum. Döndüğümde evimin camında olacak onu da biliyorum. Dönmek korkunç olmayacak ama benim için çünkü bir kere gidebildiğimi gördüğümde bir daha kaçmak çok da sıkıntı olmayacak, bunun rahatlığı var üstümde. Sadece ne zaman döneceğim bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder