Hayatta belirli standartlarınız
olsun. Asla taviz vermeyeceğiniz standartlar, mesela sizi mutlu eden şeyleri
yapmak gibi. Onlardan vazgeçmeyin, kaçırmayın hayatınızdan onları. Karşınızda, bunun
ne kadar kötü bir durum yarattığını bilen birisi olarak konuşuyorum. Beni mutlu
eden şeyleri yapmak yerine yatakta boş boş yatarak durumundan hayıflanmayı seçmiş
biri olarak buradayım, yolun sonu karanlık, gidildi ve geri dönülmekte çok zorlanıldı.
Harekete geçmek, yapılması en
rahatsız edici iş olabilir. Onun yerine daha rahat daha az enerji isteyen
birçok eylem var çünkü. Değişim için çabalama cesaretini toplamak da insan
vücudunda adrenalini hoplatan, en hareket istemeyen hareketi olabilir. Oturduğun
yerden değişmesi gereken şeyleri düşünmek bile seni boğabiliyor bazen. O yüzden
yatmak benim için tercih listesinin başında yer alıyordu, yatıp tavanı izlemek…
Daha yeni yeni fark ediyorum ki bu durum beni kesin bir ‘ağır aptallık’ teşhisiyle
ölüme yaklaştırdı. Bir insan kendi hayatı için çabalamaktan neden vazgeçer ki? Bundan
büyük aptallık olabilir mi? Olamazmış ki kalkıp yatağımdan ve yazmaya
çalışıyorum, hatta bunun için kendimi zorluyorum. Yazmaya çalışmamak öyle yapışmış
ki ellerime, o bantlardan kurtulmak kolay olmuyor.
İlk başlarda en güzel denemeleri ben
ortaya çıkarmak istedim, en güzel şiirler benim olsun, yeni bir akım yaratayım,
adım duyulsun, konuşulayım isterdim. Başka büyük aptallıklardan biri ve büyük
bir egonun göstergesi de işte bu düşünceler. Bu amaçla yazmaya başlamışken,
ortaya çıkan şeylerin yeterince mükemmel olmadığını görmek beni kağıt ve
kalemden uzaklaştırdı. İstediğim şeyin ortaya çıkmadığını görmek hayal
kırıklığını babasını yarattı.
Sonra sonra dedim ki kendime,
okuduğun onca kitap, öğrenmeye çalıştığın onca insan nerene kaçtı da böyle
düşünme cüretini gösterdin? Yazmanın, sadece düşüncelerini belirli kelimelerle
ortaya çıkartabilmeye çalışmanın her şeyden güzel ve üstün olduğunu görmen için
kafana neyle vurulması gerekiyordu? Neyle vurulduğunu söyleyeyim ya da neye
vurulduğunu: Yatakta sağdan sola dönerken ayarlanamamış açıyla duvara vuruldu
kafa.
Bu vuruş sırasında bazı açıkta kalan
yerlere doğru parçalar yerleşmiş olacak ki ben, şu an burada, yaptığım yanlışı
açık yüreklilikle anlatabiliyorum. Öncelikle kendime itiraf ediyorum sonra
herkese.
Mükemmel hikayeyi yazmak değil mühim
olan, beni mutlu ettiği için yazmak. Kimseye değil, kendine çalışmak. Kurmaya çalıştığım
dünyanın asıl parçası gibi görünmese de hayallerimden ondan vazgeçmemek. Zor olanı
başarmak, harekete geçmek. Korkmadan ama zarar da vermeden konuşmak. Önemli olan
şeyler bunlar ve bunlar oldukça da mükemmel hikaye yaşadığım hayatın ta kendisi
olacak. Ortaya çıkardığım cümleler de bu mükemmelliğin parçası olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder